think of

  1. hatırlamak, düşünmek, hayal etmek, saymak.
    I couldn't think of it: Dünyada böyle bir şey yapamam/yapmayı
    aklıma bile getirmem.
    I think very highly of him: Benim nazarımda onun değeri büyüktür.
    He is well thought of: İtibarı yüksektir, hatırı sayılır.
    I told him what I thought of him: Ona haddini bildirdim, ne mal olduğunu yüzüne karşı söyledim.
aklına gelebilen her fikri ileri sürmek Verb
aklından geçirmek Verb
(a) önemsiz saymak, kale almamak, hesaba katmamak, önem/kıymet vermemek, (b) çekinmemek, tereddüt etmemek.
kuruşu düşünmek Verb
birine kibar davranmak Verb
birini düşünmek Verb
birine karşı düşünceli davranmak Verb
birini gözetmek Verb
birini aday olarak düşünmek Verb
birini aday olarak düşünmek Verb
birinin birşey olduğunu düşünmek Verb
birini birşey olarak görmek Verb
Aklıma gelmişken (söyleyeyim), ha … , sahi.
come to think of it, he has already been given what he needs.
Onu düşününce tüylerim ürperiyor.
! Acayip, kimin aklına gelirdi?
! Hayret, kimin aklına gelirdi?
takdir et(me)mek, kıymet/değer ver(me)mek.
I don't think much of his ideas: Onun fikirlerine kıymet vermem.
önemli saymamak, mühimsememek.
birini gözü tutmamak Verb
birinden pek hoşlanmamak Verb
birinden fazla hoşlanmamak Verb
aklına getirmek Verb
gözünde birinin itibarı azalmak Verb
biri gözünden düşmek Verb
birini kınamak Verb
biri hakkında kötü düşünmek Verb
(a) fikrini değiştirmek, vaz geçmek, caymak.
I was going to ask a question, but thought better of
(doing) it. (b) daha iyi saymak, hakkındaki kanaatini düzeltmek.
vazgeçmek Verb
iyi bir fikir olmadığına karar vermek Verb
düşünüp vazgeçmek Verb
biri hakkındaki kanaatini düzeltmek Verb
biri hakkında çok iyi izlenimleri olmak Verb
gözünde birinin itibarı azalmak Verb
biri hakkında kötü düşünmek Verb
biri gözünden düşmek Verb
birini kınamak Verb
birini düşünmemek Verb
çok sevmek/hoşlanmak.
I don't think much of that: O hiç hoşuma gitmez.
(a) çok sevmek, (b) -le çok övünmek, pek değer vermek.
think no end of oneself: kendini çok beğenmek.
kendini çok önemli görmek Verb
önem vermemek, kolay görmek.
birşeyin önemli olmadığını düşünmek Verb
birşeye önem vermemek Verb
birşeyi önemsememek Verb
birşeyi önemsiz görmek Verb
sadece kendini düşünmek Verb
bencil olmak Verb
biri hakkında iyi fikri olmamak Verb
komşularını hor görmek Verb
çok değer vermek, çok sevmek.
birini son derece beğenmek, takdir etmek, sevmek.
He may get angry sometimes, but he really thinks the world of you.
birine fazla değer vermek Verb
(a) kendini beğenmek, (b) hep kendini düşünmek.
biri hakkında iyi düşünmek Verb
daha iyi düşünmek, tekrar teemmül etmek, fikrini değiştirmek.
She was tempted to make a sarcastic
retort, but thought better of it: Alaycı bir cevap vermek üzere iken fikrini değiştirdi.
(a) önem vermemek, mühimsememek, kolay sanmak.
He thinks nothing of walking 25 km.: 25 km. yürümeyi
kolay sanıyor. (b) anlayamamak.
I could make nothing of what he said.